Et yiyen bakteri nedir? Et yiyen ölümcül bakterinin neden olduğu toksik şok sendromunun belirtileri neler?

Japonya’da, “et yiyen” bakterinin yol açtığı, “potansiyel ölümcül” kabul edilen streptokokal toksik şok sendromu (STSS) vaka sayısının şimdiye kadarki en yüksek seviyeye çıktığı belirtildi. Peki, et yiyen bakteri nedir? Et yiyen ölümcül bakterinin neden olduğu toksik şok sendromunun belirtileri neler?

Cildimiz vücudu dış etkenlerden koruyan önemli bir engeldir. İnsan cildi vücudu dış ortamın değişken fiziksel koşullarından koruduğu gibi mikropların vücudumuza girmesini de engeller. Bütünlüğünü koruyan bir cilt üzerindeki mikroplar, cilt altındaki damarlara, sinirlere ve kaslara ulaşamaz, kan dolaşımına karışamaz. Ancak cildin oluşturduğu engelin hasar gördüğü durumlarda bazı bakteriler cilde ve cilt altı dokulara kolaylıkla sızıp enfeksiyon yapabilir. Etkilediği dokuları adeta yiyip bitiren bu bakteriler “et yiyen bakteriler” olarak da anılır. Et yiyen bakteriler çeşitli cilt ve yumuşak doku enfeksiyonlarına yol açsa da bunların en tehlikelisi cilt altındaki damarlarda, sinirlerde ve kas kılıflarında yaygın iltihaba yol açan “nekrotizan fasiit” hastalığıdır.Et yiyen bakterilerin başında streptokok ve stafilokoklar gelir. Escherichia coli, Pseudomonas aeruginosa, Klebsiella ve Proteus diğer et yiyen bakterilerdir. Yaşamak için oksijene gerek duymayan, yani anaerob bakteriler olanBacteroides ve Clostridium türleri de nekrotizan fasiit hastalığına yol açar. Karın bölgesinde oluşan hastalıkta genellikle birden çok bakteri türü bulunur. Kol veya bacaklarda ise tek bakteri türü, streptokok veya stafilokoklar hastalığa sebep olur. Nadir görülen bazı bakteri türlerinin sebep olduğu nekrotizan fasiit hastalığı hayli şiddetli seyreder. Örneğin çubuk şeklinde bir bakteri olan Aeromonas hydrophila nadiren nekrotizan fasiite yol açar.Genellikle suda yaşayan canlılarda hastalık yapan, insanlardaysa ishale sebep olan bu bakteriyi kaza sonrası kapan genç bir kadında uzuv kaybı bildirilmiştir. Salgıladığı toksinlerin kan dolaşımına karışması hayati tehlike oluşturur. Bu bakteri bilinen antibiyotiklere hayli dirençli olduğu için hastalığın tedavisi de son derece güçtür.Başta streptokoklar ve stafilokoklar olmak üzere et yiyen bakteriler, ciltte veya cilt altı dokularda enfeksiyona yol açtıktan sonra hızla yayılarak 72-96 saat içerisinde ölümcül bir tablo oluşturabilir. Cilt yaraları, yüksek ateş, tansiyon düşüklüğü (hipotansiyon) ve organ yetmezliğiyle kendini gösteren bu tablo, toksik şok sendromu olarak bilinir. Et yiyen bakteriler binlerce yıldır hastalık yapmasına rağmen, 1980’lerden sonra A grubu streptokokların davranışı değişti ve daha saldırgan ve tehlikeli bir hal aldı. Bakterinin davranışındaki değişikliğin temelinde genetik unsurlar yatar. A grubu streptokokların en tehlikeli alt grupları olan M1 ve M3 türlerindeki genetik değişiklik ve bu değişikliklerin gen transferi yoluyla diğer bakterilere aktarılması, bakterilerin saldırganlığını artırdı.-Bakterilerin mevcut ilaçlara direnç kazanması da hastalığın görülme sıklığını artıran önemli bir etken oldu. Örneğin stafilokok bakterileri üzerinde son derece güçlü etkisi olan metisilin adlı antibiyotiğe direnç gelişmesinin ardından bu bakterilere bağlı ölümcül enfeksiyonların görülme sıklığı arttı. Metisiline dirençli stafilokoklar, özellikle ameliyathanelerde ve yoğun bakım ünitelerinde tehlikeli hastane enfeksiyonlarına yol açar. Et yiyen bakterilerin geçirdikleri genetik değişime rağmen salgın hastalıklara yol açmaması, kişiye bağlı unsurların da önemli olduğunu gösterdi. Yani bakteri ne kadar saldırgan olursa olsun, saldırdığı kişide bazı koşullar mevcut değilse hastalığı başlatamaz. Kanında et yiyen bakterilerin yüzey proteinlerine veya salgıladıkları bazı moleküllere (toksinlere) karşı koruyucu antikorlar olan kişiler hastalığa yakalanmaMikrobun vücuda girdiği ve enfeksiyona yol açtığı bölgedeki şikayetlerin ardından kişide ateş, nefes darlığı, şiddetli kas ağrıları, kusma, bilinç bulanıklığı, kalp hızında artış (taşikardi) ve kan basıncında düşme (hipotansiyon) görülmesi, toksik şok sendromu tablosu oluştuğunu gösterir. Kan tetkiklerinde, kas yıkımının göstergesi olan kreatin kinaz artar, karaciğer enzimleri yükselmeye başlar, pıhtılaşmayı sağlayan trombositlerin sayısı düşer, üre ve kreatinin düzeyleri artar. Tüm organların bozulmaya başladığı bu aşama çoğunlukla ölümle neticelenir.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir