Japonların çok uzun yaşamasının 9 sırrı: 110 yaşını geçenlere “süper asırlık” deniyor

Bilim insanları uzun yaşam ve sağlıklı ömürle ilgili araştırmalarında devam ediyor. Japonlar son 20 yıldır dünyanın diğer toplumlarından 15 sene daha fazla yaşıyor. Ortalama yaşam süresinin 83,7 olduğu ülkede, doğuştan itibaren sağlıklı ve pozitif yaşam aşılanıyor. Peki, Japonların uzun yaşamının sırrı ne?

Japonya son 20 yıldır en yüksek yaşam beklentisine sahip ülkeler sıralamasında ilk üçte yer alırken, aynı zamanda en uzun sağlıklı yaşam süresine sahip ülkeler sıralamasında birinci oldu. Dünyada 110 yaşını geçenlere “süper asırlık” deniyor. ABD merkezli Gerontology Research Group’un (Yaşlılık Araştırmaları Grubu) tuttuğu listeye göre, dünyada bugün 110 yaşını aşkın 33 kişi var ve bunların yarıya yakını Japonya’da yaşıyor.Dünyanın en uzun ömürlü insanları, Japonya’nın güneyindeki Okinawa adasının Kitanakagusuku köyündekiler. Bu köydekilerin ortalama yaşam süresi 89 yıl.Bunda deniz ürünleri ağırlıklı beslenmelerinin yanı sıra ileri yaşlarda bile aktif bir hayat sürmelerinin etkisi var.Örneğin Everest’e tırmanan en yaşlı dağcı unvanı da bir Japon’a ait.Şu an 86 yaşında olan profesyonel kayakçı Yuichiro Miura, 2003 ve 2008 yıllarında 8,848 metrelik Everest’e iki defa çıkmıştı.Okinawa gibi yerlere “Mavi Bölge” (Blue Zone) adı veriliyor.Bu konuda yayınladığı aynı isimli kitabı çok satanlar arasına giren konunun uzmanı Dan Buettner’a göre, Japonya dışında dünyada sadece üç Mavi Bölge daha var: Kosta Rika, İtalya’nın Sardunya ve Yunanistan’ın İkarya adası.Coğrafi olarak birbirinden çok farklı ülkelerdeki bu yerlerin birkaç ortak özelliği var.Örneğin, dünyanın en uzun yaşayan erkeklerinin bulunduğu Sardinya’nın Seulo köyünde insanlar hala Bronz Çağı’ndaki gibi yaşıyor, elle tarım yapıyorlar. Buralarda yaşlılar yaşlarından hiç utanmıyor, aksine büyük saygı görüyor.Aynı şekilde Okinawalılar da toplumdan izole yaşamak yerine hayatta düstur edindikleri “yaşam değeri”ne (Japonca’da ‘ikigai’ deniyor) bağlı yaşıyorlar.Japonya, dünyanın en yüksek yaşam beklentilerine sahip ülkelerinden biridir. Kadınlar için 87,32 yıl, erkekler için ise 83,7 yıl olan yaşam süresine sahip. 2019 verilerine göre, 90 yaşını aşan 2,31 milyon Japon bulunurken, 100 yaşını geçenlerin sayısı ise 71 bini aşıyor. Peki, Japonlar neden bu kadar uzun yaşıyor? giderek sağlıklarını düzenli olarak kontrol ettiriyorlar. Bu, potansiyel sağlık sorunlarının erken tespit edilmesine ve tedavi edilmesine yardımcı oluyor.1 – “HARA HACH BUN ME”Bu Japonya’da çok popüler bir söz. ‘Midenin yüzde 80’i dolana kadar yiyin’ anlamına geliyor. Beynin vücuttan besinlerle dolu olduğu için yemeyi bırakması gerektiği sinyalini alması genellikle en az 20 dakika sürer. O zamana kadar, kişi gereğinden fazla yemek yemeye başlar ve bu süreçte bağırsaklardaki yükü artırır. Japonlar yemek yemeyi bırakmaları gerektiğini hatırlatmak için “hara hachi top me” derler.Japonların gelişmiş bir sağlık sistemi var. Aşılama programları, doğumdan yetişkin birey olana kadar ciddi şekilde uygulanıyor. Kişiler genel sağlık sigortasına sahip ve düzenli sağlık kontrollerini aksatmadan yapıyolar.Bunun yanında insanların tuz tüketimini azaltmak veya verem için ücretsiz tedavi gibi sağlıklı yaşam tarzlarını benimsetmeye yönelik sağlık kampanyaları düzenli olarak yapılıyor.2’nci Dünya Savaşı’nın yaralarını sarmak amacıyla Japonlar, 1950’lerde ve 1960’larda sağlık ve hijyen bilincine sahip bir kültür yaratarak halk sağlığına yaptığı yatırımın karşılığını uzun ve sağlıklı yaşam süreleriyle alıyor.Japonlar, diğer toplumlara göre daha küçük porsiyonlarla yerken aynı zamanda daha yavaş yeme tarzını teşvik ediyor. Porsiyonlar daha küçük tabaklarda servis edilir, aileler birlikte ve özel bir yemek düzeninde yemek yerler. Yemek masalarını genelde TV karşısına koymuyorlar ve cep telefonlarıyla masaya gelmek çoğu aile tarafından engelleniyor. Yemek süresini daha da kısaltmak için ise yere oturmayı ve yemek çubuklarını kullanmayı tercih ediyorlar.Japon yemekleri (diyeti de diyebiliriz), deniz otları, mevsim meyveleri, omega bakımından zengin balık, pirinç, kepekli tahıllar, soya peyniri, soya, miso ve yeşil ve çiğ sebzeler gibi temel besin maddeleriyle dolu. Tüm bu yiyecekler çok az miktarda doymuş yağ ve şeker içerir, vitamin ve mineral bakımından zengindir, böylece Japonların kanser ve kalp hastalığı riskini her geçen gün azalmıştır.Salamura, fermente ve tütsülenmiş yiyecekler, bağırsakların yiyecekleri daha iyi sindirmesine yardımcı olur. Japon diyeti, Japonya’da obezite oranının etkileyici derecede düşük olmasını sağlamıştır.Japon halkı çay içmeyi çok seviyor ve bu kültürlerine işlemiş durumda. Özellikle Matcha çayı içen Japonlar çayın demlenmesi için özel olarak yetiştirilmiş ve işlenmiş, yüksek oranda besleyici ve antioksidan yüklü çay yaprakları kullanıyor.Bu eski içecek, bağışıklık sistemini güçlendiren, kanserle savaşmaya yardımcı olan, sindirime yardımcı olan, enerji seviyelerini artıran ve kan basıncını düzenleyen antioksidanlar açısından zengin. Ayrıca Matcha çayının, hücre zarlarını koruduğu ve hücre yaşlanmasını yavaşlattığı söyleniyor.Japonlar, hareketsiz yaşam tarzlarından nefret ediyor. Toplum halinde yürümeyi sevmeyen neredeyse hiç yok. Toplum çoğu yere yürüyerek ya da trenle gider ancak yürünecek bir yerse asla bir taşıta binmeyi tercih etmezler.Yerde oturmak da Japonlar için bir gelenek haline gelmiş. Diz çökerek “Seiza” oturuşu yapan Japonlar, bu pozisyonu o kadar sık yaparlar kivücutları diğer toplumlara göre daha esnektir.Birbirinden değerli birçok hakemli bilim dergisi, Japonların yaşam sürelerini uzatmalarına yardımcı olan iyi sağlık hizmetleri ve harika bir diyetin yanı sıra, Japon popülasyonunda yaygın olan iki gen (DNA 5178 ve ND2-237Met genotipi) nedeniyle genetik bir avantaja sahip olabileceğini öne sürüyor.Japonlar genetik olarak o kadar şanslılardır ki bu gen kümesi, tip 2 diyabet, felç, kalp krizi, serebrovasküler ve kardiyovasküler hastalıkları içinde barındırmaz.Genel olarak Asya ülkelerinde yaygın olan geleneğe Japonlar da uymuştur ve yaşlı aile üyelerini bakım evlerine göndermek yerine onlara severek bakarlar.Yaşlılıkta ailenizle yaşamanın psikolojik faydaları, insanların daha mutlu olması ve daha uzun yaşaması anlamına gelir.Yaşlılar da genç nüfusa sadece büyükanne ve büyükbabaların yapabileceği şeyleri öğretmeye katılırlar. Simbiyotik bağ, zarif bir şekilde yaşlanmaya yardımcı olurken sağlıklı bir yaşlanma da sağlar.Japonlar doğuştan ve aileden de gelen öğretilerle birlikte yaşama sevinci ile doludurlar. “İkigai” adını verdikleri bu yaşam felsefesi, insanın sadece var olmak yerine hayatta neşe ve amaç araması anlamına geliyor.Japonlar için yaşamak çok önemlidir. Başkalarına yardım etmek, iyi yemek yemek, sevgi dolu arkadaşlar ve aile ile çevrelendiklerinde hayatları daha mutlu bir hale gelir.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir